1927'den sona mimarimiz, bir yandan çeşitli amaçlarla yurdumuza gelen yabancı mimar ve hocaların etkisiyle, öte yandan Türk toplumunun yapısında Batı anlamındaki değişikliklerin ışığı altında, yeni bir görünüş kazanmıştır Genellikle, Alman ve Avusturyalı olan bu yabancı mimarlar, hem eğitim kurumlarımızın ana eğitim yöntemlerini saptamışlar, hem de uygulamalarıyle

Türk mimarisindeki Neo-Klasik davranışları yıkarak daha çağdaş, daha köklü mimarı atılımların ülkemizde gelişmesini sağlamaya çalışmışlardır. Bu nedenle, Cumhuriyet dönemi mimarisinin tarafımızdan ikinci dönemi olarak nitelendirilen 1927 - 1933 yıllarında mimarimiz, teori ve pratikte yabancıların etkisi altında kalmıştır. Cumhuriyet Türkiyesi'nin başkenti Prof. Jansen
[31] tarafından hazırlanan plan, yönetmelik ve kanunlara uygun bir biçimde geliştirilirken, 1927'de Avusturyalı mimar Prof. C. Holzmeister'in Türkiye'ye geldiğini izlemekteyiz.
[32] Yabancı mimarların Türkiye'ye gelmelerinin başlıca nedeni, Ankara'ya batılı bir başkent görünüşü kazandırmaktı. Ne var ki Türk toplumunun temel gereksinmesi, yalnız bir başkentin «doğru» biçimde kurulması olamazdı.
Dikkatli izlersek toplumun temel sorunlarına bu dönemde de eğilinmediği görülür. Ele alınan yapı programlarının türleri bakımından, yabancı hoca ve mimarların Türk mimarisine temel etkenlikleri gene biçim açısından olmuştur. Bu etkenliğin böyle olmasının başlıca kanıtı, kısa bir süre sonra Türk mimarisinin içine düştüğü bocalama dönemidir. «İkinci ulusal mimari» dönemine (1940 - 1950) geçiş süresini incelerken, daha yakından bu konuya eğilmeye çalışacağız.
1927-1933 yıllarında uygulanmasına geçilen Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Orduevi, Bakanlıklar gibi temsili nitelikteki yapıların plastik görünümleri, mimar Kemalettin ve Vedat beylerin biçim kabullerinden uzaktır. Artık, mimari davranışta üslup taklitçiliğine son verilmiştir. Buna rağmen, tasarımda mimarın öznel tutumu, bu dönemde de önemli bir rol oynamış, bu dönemin ürünlerini diğer dönemlerin ürünlerinden farklı kılmıştır. Yapılarda anıtscıl bir görünüşün ağır basma kaygısı, kesme taşın cephelerin görünümlerinde egemen oluşu, giriş biçimsel ögeler, yukarıda dile getirdiğimiz kanıtlamaktadır.
Ülkemize gelen bu yabancı mimarların öznel tutumları ilk anda toplumumuz ve az sayıdaki mimarlarımız tarafından eleştirilmemiş, bilakis beğenilmiştir. Beğenilmeleri toplumumuzun ve günün bazı yöneticiierinin mimarlık formasyonu yönünden yeterli olmayışlarındandır. 1933'lerden sonra, yeni yetişen genç mimarlarımızın özde politik olan mimari eleştirileri, yabancı mimarların uygulamalarını ve yaratıcı güçlerini hedef almış, bunun sonucu da yeni bir «ulusal mimarı» (1940-1950) akımı doğmuştur.
Yabancı mimarlara tepkinin, genç mimarların iş bulma olanaklarıyle de ilgili olduğunu belirtmek isteriz. Bugün de bu anlamdaki gelişmelerin sürdürülmesi, konunun halen çeşitli nedenlerle canlandırılması, ulusal çıkarlarla kişisel çıkarların çatışmasında mimari ürünün bir araç olarak görülmesi düşündürücüdür. Özellikle büyük uygulamaların, Türk proje büroları tarafından yapılamayacağı gerekçesiyle yabancı bürolara verilmesi, 1927'lerde bir dereceye kadar olağansa da, son on yılda mimarlarımızın uluslararası yarışmalarda aldıkları sonuçlara dayanarak, bu tezin savunuculuğunu bugün de yapmak herhalde yanlış olur.
1927'den sonra mimarimizde davranış yönünden önemli bir değişikliğin gerçekleştiği açıktır. Bu davranışın 1927'den önceki mimari tutumlardan en önemli ayrılığı, biçimlendirmede «uluslararası bir öznelliğin» yer almasıdır. Başka bir deyişle, mimarimizde ulusal veya bölgesel bir öznelliğin biçimsel ögeleri bırakılmış, bunun yerini öznel tutumlarıyla tanınan yabancı mimarların uluslararası olaıbilecek, her ülkede uygulama olanağına sahip biçimsel ögeleri yer almıştır. Özellikle, bu-nu, Prof. Clemens Holzmeister'in yapılarında gözlemek mümkündür.
[33]
Milli Savunma Bakanlığı (1928-1930), Ankara Orduevi (1930-1933), Cumhurbaşkanlığı Köşkü (1931-1932), Merkez Bankası (1931-1933), İçişleri Bakanlığı (1932-1934), Yargıtay (1933-1934) gibi yapıların mimarı olan Hclzmeister «uluslararası mimari» tutum ve davranışıyla, daha sonraki kuşakları etkilemiştir. Ancak, 1933'lerden sonraki gelişmeler, yabancı mimarların ürünlerinin ve tasarım yöntemlerinin eleştirilmesiyle ortaya çıkan yeni Türk Neo-Klasisizmi, diğer bir deyimle «ulusal mimari» akımına uyan Holzmeister, ikinci ulusal mimari akımının da destekçisi olmuştur. 1940-1950 yılları arasında doruğa erişen bu ikinci ulusal mimarlık akımının bazı mimari biçim ögelerine bugün de yeni ürünlerde rastlamak mümkündür. Toplumun temel mimari sorunlarına değinilmeyen bu dönemde (1927-1933), Ankara'nın dışında önemli anıtsal yapıların uygulanmadığı bir gerçektir. Amaç Ankara idi.
Çalışmamızın başında da belirtildiği gibi, fiziksel çevrenin düzenlenmesi mimarlık kavramını doğurmakta, böylece mimar «çevre biçimlendiren» ir kişi olmaktadır. Bu tanımlama, Doğan Kuban'ın da değindiği gibi «ekolojik tanımlamada, geleneksel mimar tanımını da ortadan kaldırmaktadır. Çünkü çevrenin biçimlendirilmesi, bir tek yapının biçimlendirilmesinden başka bir şeydir.»
[34] Gene Kenzo Tange'nin Le Corbusier için «yirmi beş yıl önce Le Corbusier'in Michelangelo ile kıyaslanabileceğini düşünürdüm; çünkü Le Corbuşier modern mimarlığın yaratıcısıdır. Bugün, çağımızın mimarlığı ikinci bir aşamaya, statikten dinamiğe, fonksiyonel olmaya, mimarlıktan şehirciliğe dönüşüm halindedir. Le Corbusier yalnız birinci hareketin değil, ikincinin de örneğidir»
[35] dediğini hatırlarsak, yapıları birbirinden kopuk olarak düşünmek çağdışıdır. Bir metropolin tasarlanmasını etkileyen faktörlerin bir tek yapıyı tasarlamada'ki ögelerden daha çok, ögeler arası ilişkilerin tasarım içindeki değerlendirilmelerinin dolayısıyla karar verme sürecinin daha girift olduğu bir gerçektir. Bu nedenle «team-takım» çalışmalarının yapılması zorunludur. Şehircilik gibi, bugün mimarlıktan ayrı bir bilim dalı olarak kabul edilen uzmanlık dalında, «team» çalışmasının gerçekleşmesiyle «doğru» sonuçlara varılabilir. Ankara'nın genel planlanmasında bilimsel temellere dayanan bir tasarım yöntemi uygulanmamış, yeteri kadar ekip çalışması yapılmamıştır. Cumhuriyet dönemi içinde, ilk genel planlama çalışması olarak nitelendireceğimiz Ankara Şehircilik Planı 1928'de Prof. Jansen tarafından gerçekleştirilmiştir. Ögelerin doğru değerlendirilmemeleri, Türkiye'mizdeki toplum araştırmalarının noksanlığı, Ankara için yapılan planın 1955'de yetersiz olduğunu göstermiş, tekrar yeni bir uluslararası proje yarışması yapmak zorunluğu doğmuştur. Kuşkusuz bu anlamdaki çalışmalar yurdumuzun çeşitli bölgelerindeki kent, kasaba veya bölge düzenlemeleri için bir aşamadır. Gene Batının etkisinde kalınarak, özellikle 1937'lerden sonra düzenlenen çeşitli imar planları, kentlerimizin görünümlerini değiştirmiştir.
[36]
1927-1933 dönemindeki mimari eylemler, 1910-1927'deki gelişmelere oranla daha olumlu sonuçlar vermiştir. Ürünlerin yalın diyebileceğimiz cephe biçimlenişleri, yeni konstrüktif ögeler, yeni mekan anlayışı bunun tanığıdır. Bu bakımdan Batı rasyonalizminin biçimsel açıdan da olsa yurdumuzda sezilmesi sevindirici olmuştur.
Yeni yapı tipolojilerine ihtiyaç duyulması, Türk toplumunun kalkınmasıyla orantılıdır. Çeşitli kentlerimizde endüstri yapılarının temellerinin atılması da bu döneme rastlar. Bu yapılarda fonksiyonun ağır basması, biçimin zorunlu mekan organizasyonlarına göre gelişmesi, biçimselliğin ne denli yanlış olduğunu göstermiştir. Bu önemli dönemi izleyen ulusal mimariye geçiş dönemini ele almadan önce, Joedicke'nin Modern Mimari'nin ikinci dönemi olarak sınırlandırdığı 1930-1939'larda Batıdaki gelişmeleri açıklamanın yararlı olacağı kanısındayız. Böylece dünyadaki gelişmelerin mimarimizi ne denli etkilediği veya bizdeki gelişmelerden ne denli uzaklaştığı konusunda fikir edinebiliriz.
[31] .
Başkent'teki ilk plan uygulamaları ve o günlerin tartışma ortamını Falih Rıfkı Atay 'Çankaya' adlı kitabında dile getirmiştir. Bu bölümün girişinde şöyle diyor Falih Rıfkı Atay: «Ankara, Atatürk'ün büyük işleri ve eserleri arasındadır. Ankara'nın kuruluş hikayelerinden bazılarını Cumhuriyet tarihine hatıra olarak bırakmak istiyorum. Bir devlete bir başkent, bir orduya karargah gibi seçilmez. Devleti idare edenler nesillerce bu şehirde oturacaklardır. Birçok kültür merkezleri bu şehirde yerleşece,:
[32] .
1927 yılında yurdumuza gelen, Bayındırlık Bakanlığı'nda müşavir ve öğretim kurumlarımızda hocalık görevi yapen Viyanalı profesör Clemens Holzmeister'in başlıca yapıları şunlardır: Milli Savunma Bakanlığı (1528-1930), Genel Kurmay Başkanlığı (1929-1930), Ankara Orduevi (1930-1533), Ankara Harp Okulu (1930-1935), Cumhurbaşkanlığı Köşkü (1531-1932), Ankara Merkez Bankası (1931-1933), içişleri Bakanlığı (1932-1934). Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı (1933-1935), Yargıtay Binası (1933-1934). Emlak Bankası (1933-1934), Avusturya Büyüıkelçiliği (1935-1936) ve Büyük Millet Meclisi Binası. Bu konuda bk: W. Koch, «Ankara ve Holzmeistern. TTOK Belleteni, İst. 1954, no.146, s.5; B. Özer, a.g.e., s.52; «Yeni Büyük Millet Meclisi Binası», Mimarlık, Ankar.i 1948, sayı 6, s.38-39.
[33] .
Enis Kortan bu konuda şu açıklamada bulunuyor: «Yabancı mimarlardan Clemens Holzmeister Ankara'nın birçok önemli yapılarnıı vücuda getirirken yetişmesinin gereği olarak mimarlığında 'uluslararası bir tarz gösteriyordu. Böylece 'bölgesel-ulusal' mimarlık ile 'uluslararası' mimarlık arasındaki dengede bu kez 'uluslararası' yönü ağır basıyordu.» E. Kortan, a.g.e., s.32-33.
[34] .
D. Kuban. «Gelecek Açısından Günümüz Mimari ve Şehircilik Uygulamalarının Eleştirisi», Mimarlık/Şehircilik ve Türkiye'nin Sorunları. İst. 1970, s.77.
[35] .
E. Kortan, a.g.e., s.40.
[36] .
Türkiye'de şehircilik çalışmaları konusuna, kısaca Ankara, ile ilgili not [31] de değinmiştik. Bizde kuşkusuz ilk önemli çalışmalar H. Jansen'in gelmesiyle başlamaktadır. Jansen'in çalışmalarından önce, Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra Nazilli'nin Atça Bucağı'nın bir mimar tarafından planlandığı görülmektedir. Bu plan, bir merkezden radyal gelişmesiyle ilginç görünüşler getirmektedir. İşin en önemli tarafı planın günümüze kadar da geçerli olmasıdır. Bu küçük örnek bir yana bırakılırsa, Ankara ve onu izleyen diğer kentlerdeki planlama çalışmalarıyla konu yavaş yavaş eğitim kurumlarımıza da yansımış, Devlet Güzel Sanatlar Akedemisi'nde, 1914 yılında Yüksek Mühendis Mektebi'nin Teknik Üniversiteye dönüşmesi ve Ord. Prof. Dr. Gustav Olsner'in Şehircilik Kürsüsü'nün başına gelmesiyle, bu kurumda da önemli çalışmalar başlamıştır. Daha sonraları, 1969'da İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi'nde bir de Şehircilik Enstitüsü'nün kurulduğu görülmektedir. Bunu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültasi, Orta Doğu ve Teknik Üniversitesi'nde ve diğer öğretim kurumlarında aynı anlamdaki gelişmeler izlemiştir. Eğitim kurumlarına şehircilik konularının girmesinin etkisi yarışmalarda da kendini göstermiş, yabancı uzmanların varlığı bir dereceye kadar azalmıştır. İlk önemli çıkış 1952 yılında İzmir uluslararası imar planını Kemal Ahmet Aru, Gündüz Özdeş, Emin Canbolat -tan kurulu ekibin kazanmasıdır. Daha sonra planlama çalışmalarında yeni anlayışlar belirmiş, iller Bankası ve diğer kurumların gelişmesiyle bir dereceye kadar konu önem kazanmıştır. Türkiye'de şehircilik çalışmalarının geçirdiği dönemler için not [54]'e bakılabilir. Ayrıca bu arada genel bibliyografyada ayrıntılı bilgi verilmiştir. İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Şehircilik Kürsüsü ve Enstitüsü'nün kuruluşu, gelişmesi, kadrosu ve elemanlarının bugüne kadarki çalışmaları için bk: İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Şehircilik Enstitüsü, İst. 1972 (teksir); Gustav Oelser',in yaşamı ve çalışmaları konusunda gerekli bilgi için bk: K. Akalp, «Ord Prof. Dr. İng. h. c. Gusta,v Oelsner», 1946-1956 Yılları Arasında İstanbul Teknik Üniversitesi. İst. 1963, s.147-149.
• Bu yıllarda, Ankara-Kızılay Meydanı'ndan bir görünüş.
• Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarı'nın eski durumu. / foto: t.t.o.k. arşivi
• Kızılay binası.
• Gençlik Parkı düzenlenmeden önce, Ankara. / foto: t.t.o.k. arşivi
• Sayıştay binası, Ulus, Ankara.
• Osmanlı dinsel mimari ürünlerin egemen biçimlerinin terkedilmesi, Sağlık Bakanlığı, Ankara.
• Ziraat Fakültesi, Ankara.
• C.Holzmeister'in yapılarından içişleri Bakanlığı, Ankara. Uluslararası mimari davranışa bir örnek, 1932-1934 / foto: halit uluç
• İçişleri Bakanlığı'ndan başka bir görünüş. / foto: halit uluç
• Diğer yönetim yapılarıyla beraber içişleri Bakanlığı. Rasyonel bir tutumun gerçekleştiği görülmektedir. / foto: halit uluç
• Bakan giriş avlusu, içişleri Bakanlığı / foto: halit uluç
• 1930-1933, Orduevi, mimar C.Holzmeister.
• Merkez Bankası, Ankara, mimar C.Holzmeister, 1931-1933.
• Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ankara, mimar C.Holzmeister, 1931-1932 / foto: halit uluç
• Mimar C.Holzmeister'in 1933-1934 yıllarında yapılan Yargıtay Binası.
• Emlak Bankası, 1933-1934, mimar C.Holzmeister.
• Başbakanlık, Ankara, mimar S.H.Eldem. / foto: halit uluç
• Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı, Ankara, mimar S.H.Eldem. / foto: halit uluç
• Şevki Balmumcu tarafından uluslararası mimari tutumla tasarlanan Ankara Sergi Evi Binası, 1933-1935
50 Yılın Türk Mimari / Metin Sözen - Mete Tapan
Buradan yazımız hakkında yorum yapabilirsiniz...